Çağın Ana Kahramanı Chapter 2 - Hayallerini Çizgiye dök

Global Notification

- Çağın Ana Kahramanı Chapter 2

Bulutlu bir havada, koyu mavi bir lokomotif sabit bir hızla bir tepenin üstünden geçiyordu. Güzel gündüz vaktinde tek ses lokomotifin rayda giderken oluşturduğu o uğultuydu. Kompartmanlardan birinin içinde genç bir kadın ve genç bir erkek vardı. Kadın derin düşüncelere dalmış, karşısındaki uyuya kalmış genci izliyordu.

Kompartman ahşap tahta döşemeliydi ve reçine kokusu ağırdı. Duvarlarında çeşitli desenleri olan yeşil duvar kağıtları vardı. İçeriyi aydınlatan küçük avize hafifçe sallandıkça belli belirsiz bir şıngırtı çıkıyor, sessizliği belirgin kılıyordu.

Kadın koltuğuna doğru yaslandı ve kompartmanın kapısına, sonra da karşısında uyuyan genç adama baktı.


Derin bir iç çekerek arkasına yaslandı ve tahta duvara bağlı masadaki çay fincanından bir yudum aldı.
Tozlu pencereden dışarı baktı; Enine doğru kayalıklarıyla bir o kadar ölümcül ama bir o kadar da göze güzel gözüken Aliaa'nın uzanmış sıradağlarına. Uzun zaman olmuştu.

Önündeki gencin yavaşça gözlerini kırpıştırıp uyandığını görünce oturduğu yerde kendini dikleştirdi ve sessizce onu izledi




Arel, bilincinin yerine geldiğini ve gözlerinin yavaşça açıldığını hissetti. Görüşü oldukça bulanıktı ve hiçbir şey duyamıyordu.

Ah, cennette miyim acaba? Aslında cennetlik olduğum da söylenemez, hehe.

Sonunda duyabilmeye ve görebilmeye başladığında karşısında kendi yaşlarında, bazı saç telleri hafifçe alnının önüne düşen kısa siyah saçlı, mavi gözlü, beyaz gömleğine uyan siyah bir trençkot ve aynı renkte bir pantolon giyen genç bir kadın gördü. Derin bir göle benzeyen gözleriyle onu izliyordu
 
"Perondan kalktığımızdan beri uyuyorsun. Tabii ilk defa horlamadan uyumayı başardın, bravo, Arel."

Arel mi?.. Kim bu kadın… Neden bir kompartmanın içindeyim? Beni nereden tanıyor?

Arel yavaşça döndü ve pencerenin dışındaki manzarayı izledi. Ufukta hava bulutluydu ve sıradağların tepesini kaplamıştı. Sıradağlar oldukça ölümcül ve vahşi gözüküyordu, lokomotif ise tahminine göre yakın bir tepeden geçiyordu.

Manzarayı izlerken Arel’in gözüne tozlu camdan yansıması takılmasıyla kalbi kıpırdadı. Gördüğü yüz kendisine benziyordu ama sanki değildi, yabancıydı ama tanıdıktı. Karşısında kahverengi saçlı, açık kahverengi gözlü yuvarlak gözlük takan biri vardı.

Arel aniden bedenine baktı. Kendisi de beyaz bir gömlek ve siyah bir palto giyiyordu. Bedeninin biraz daha uzun, parmaklarının daha ince olduğunu hissetti.

Birkaç saniye şaşkınlıkla bedenine baktıktan sonra karşısındaki kadına baktı. Onu ne tanıyordu ne de daha önce görmüştü. Tüm bu yaşadığı an… Şu anda neredeydi?

Arel derin bir şekilde düşünceleriyle baş başa kaldı. Sonra aniden buraya gelmeden önce gördüğü sahneleri hatırladı. Garip şeffaf bir alem, ruh, sis, yıldızlar, hilal aylar, ışık huzmesi…

Dikkatlice yaşadıklarını gözden geçirdikten sonra bilincini kaybetmeden önceki gördüğü cümleyi hatırladı: “Keşfet, bul, eriş.”

Sözleri hafifçe mırıldanan Arel, karşısındaki kadının sesiyle düşüncelerinden ayrıldı.

“Fazla sessiz ve düşünceli, bu benim bildiğim Arel değil. Vücuduna depresif bir ruh felan mı girdi yoksa?”


Mantık olarak haksız değil, hehe- Ama ben depresif değilim.

Fazla şüphe çekmemek ve biraz bilgi edinmek için konuşmaya devam etmeye karar verdi. Bu “Arel” adlı adaşı veya yeni kendisinin kişiliği veya davranışları nasıl bilmiyordu ama denemekten elbet fayda gelirdi.

Bu ‘Arel’in yüzü ve figürü benle benzer… Düşünen Arel’in zihnine aniden bazı ipuçları belirdi.

Sakin, geveze, kötü mizah…

Arel’in ağzı hafifçe seğirdi ve gülmemek için kendini zor tuttu. Bu kendi kişiliğine de biraz benziyordu.

Hep isekai hikayeleri falan olurdu, öyle bir şey mi yaşıyorum acaba? Ama ben ölmedim… Bu rüya olmak için çok gerçekçi, sahnenin içine atlamış figüran gibiyim… Herhangi bir şeyin içinde olabilirim. Neyse, düşünecek vakti sonra bulurum.

Arel gözlerini devirdi ve arkasına yaslandı. Ellerini göğsünün üzerinde kavuşturduktan sonra o da pencereden dışarı baktı.

"Deme ya, konuşsam da azar yiyorum konuşmasam da. İnsanlar çok acımasız!”

Arel hafifçe sırıttı ve iç çekti. Sonra gözlerini genç kadına dikti sanki bir şey demesini beklermiş gibi.

Amacı basitti, bu kadından şu anda bulunduğu dünya — ya da her neyse — hakkında bilgi alıp zihninde bazı ipuçları belirmesini sağlamayı hedefliyordu. Şu anda bu kendi adaşı olan eleman hakkında bilgisi parça parçaydı ve neredeyse hiçbir şey bilmiyordu.

Umarım sessiz kalan, soğuk kızlardan değildir. Genellikle öyle kızlardan hoşlanırım ama eh daha adını bile bilmiyorum…

Kadın, onun sırıtmasına karşılık soğuk bir bakış attı ve sessiz kaldı. Çayından bir yudum alıp dağ manzarasını izlemeyi devam etti.

Galiba o türlerden… Arel’in dudakları hafifçe seğirdi.

Birkaç saniye sessizlikten sonra kadın tekrar ona baktı.


"Zaman akıp gidiyor, Arel. Şu anda bile, savaşın ortasında bile."

Savaş mı? Savaşın olduğu bir dünyaya mı geldim? Ne güzel şans…

Duyduğu sözlerle Arel hafifçe ciddileşmiş gibi yaptı, bu sırada Arel tekrar düşüncelerini serbest bırakmış ve zihninde ipucu bulmaya çalışmıştı. Bu sırada başını çevirip o da manzarayı izlemeye başladı.

Aralarındaki sessizliği lokomotifin uğultusu bastırdı. İkisi de aynı anda uzaktaki o güzel dağları izliyorlardı. Dağlar birbirlerinden ayrık ama bir o kadar yakındı, bir yüksek bir alçak şeklinde kale tepesindeki surları andırıyorlardı ve batıdan doğuya doğru kıvrımlı bir şeklide devam ediyorlardı.




Bölümün Sonu!

Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!

Mangaka Notu

Yorum

Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.